Yükleniyor

Canısı

İlk gençlik yıllarımdı, normalde evdeki tüm tesisat işlerini anam babam hallederdi, fakat nadir de olsa onları da aşan mevzular olduğunda usta çağrılırdı.

Canısı

İlk gençlik yıllarımdı, normalde evdeki tüm tesisat işlerini anam babam hallederdi, fakat nadir de olsa onları da aşan mevzular olduğunda usta çağrılırdı. Yine böyle bir sorunun giderilmesini sağlayacak olan usta, ‘’Canısı’’ dizisinin başlamasından ötürü bir an önce işini halledip koşar adım eve gitmek istediğini söylemişti.

Gerçekten o anlarda sokakta insan kalmıyor, herkes ekranın başına geçiyordu.

Tabii o zamanlar bir yetişkinin bilincine ve sorumluluğuna sahip olmadığım için hayat güllük gülistanlık geliyor olabilirdi, ancak ne olursa olsun şimdiden dönüp bakıldığında çok güzel günlerdi.

Kimin hangi partili olduğunu veya hangi etnisiteye sahip olduğunu bilmezdik, bilmemiz gerekmezdi, önceliğimiz hayatın akışı içerisinde iyilik, güzellik, dayanışma, fedakarlık gibi pozitif hallerdi.

Kavgamız da mertçeydi, Ankara ağzıyla ’’yeke yek çıkıyon mu gardaş’’ diyerek meydan okurduk.

Şimdiki gibi it sürüsünün bir insanı kovalaması gibi veya eşinin, çoluğunun çocuğunun yanında efelik yapılması gibi değildi!

Herkes birbirini tanır, herkesin birbirine aşinalığı vardır, güvenlidir, çocuklar kalkar bayramlarda şeker toplar, şimdiki gibi ne idüğü belirsiz insanların cirit attığı bir demografi yoktu.

Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu halteri kaldırdığında hep birlikte havalara uçardık.

Basketbolda Avrupa şampiyonasının finalinde hep birlikte sevindik, hep birlikte üzüldük.

Futbolda, Dünya kupasında, yarı finalde, Brezilyaya karşı yaptığımız maçta hepimizin kalbi aynı anda atmıştı.

Şimdi ayrışmadığımız, ayrıştırmadığımız ne kaldı?

Bir haksızlık etmişsek, anamız babamız bizim kulağımızı çeker, arkadaşımızın gönlünü alarak uğurlardı.

Şimdi ayrışan her grup kendi ettiği zulümlerde bile haklı olduğunu iddia edebilecek kadar izansız oldu.

Hepimizin zihni kirlendi, hepimizin öfkesi kalbimizi gölgeledi, çok darbe aldık, çok sallandık ama yine de düşmedik, devrilmedik.

O unuttuğumuz geçmişimize, o unuttuğumuz içimize dönüp bakarsak; kendi yaşadığımız o mutlu çocukluğu, o mutlu gençliği kendi evlatlarımızın da yaşamasını sağlayabiliriz, o ümidi, o kudreti görebiliriz.

Atatürk öyle bir Cumhuriyet kurmuş, öyle bir miras bırakmış ki; bir asır boyunca yedi cihan yiyip bitirmeye çalışsa da muvaffak olamadı.

Biz Irak değiliz, Biz Suriye değiliz, biz İran değiliz, biz Amerikan mandacılığını kabul edecek, İsraile boyun eğecek bir halk değiliz, biz Türk milletiyiz; Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle ve diğer etnisiteleriyle teşekkül eden Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarıyız.

Kendi içimizde yaşadığımız her türlü haksızlığa rağmen sesimizin çıkmamasından cesaret alan bir dış güç varsa ABD ve İsrail gibi, onlara heveslerini kursaklarında bırakacak bir sürprizi evelallah yaparız.

Ama kendi içimizde didişmeye bir son vermeliyiz, bunun için de herkes haksıza haksız, haklıya da haklı diyebilecek ferasete ulaşmalı, vicdanları nasırlaştıran o ideolojik gözlüğü çıkarmalı.

18.07.2025